!flflticii - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d00130/1986_42/1986_42_bilgeseveak.pdf·ı e...

33
!f lfltiCII 42 1986 YAYlN KURULU . Prof. Dr: Turan YAZGAN • Doç. Dr. A. 'Mertol TULUM .- Doç. Dr. Enis ÖKSOZ • Doç. Dr. Mustafa E. ERKAL - Doç. Or:. Ahmet GÖKÇEN Yard. Doç. Or. Al)met YÖROI< · .r TORK ® 42 * Haziran. 1986 · ·Iki Ay- da bir * Sahibi : Türk Prof. Dr. Turan YAZGAN * Müdürü: Saadet PlNAR * ida- rehane: Mahallesi, Belediye Saraya. Ar- M' ehmet Med .resesi, Saraçhane - ISTANBUL *. Dizgi - * Kapak Düzeni: Ömer ONAY ADRESI : P.K. 94 - Aksar\)y(ISTANBUL Tel.: 520 53 63 • 511 10 06

Upload: others

Post on 31-Jan-2021

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • !flfltiCII 42 HAZİRAN 1986

    YAYlN KURULU

    .Prof. Dr: Turan YAZGAN • Doç. Dr. A. 'Mertol TULUM .- Doç. Dr. Enis ÖKSOZ • Doç. Dr. Mustafa E. ERKAL - Doç. Or:. Ahmet GÖKÇEN

    Yard. Doç. Or. Al)met YÖROI< ·

    ~------------~---------------J

    . r TORK DONYAŞI ARAŞTIRMALARI ® Sayı: 42 * Haziran. 1986 · · Iki Ay-da bir Yayınlanır * Sahibi : Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Adına Prof. Dr. Turan YAZGAN * Yazı Işleri· Müdürü: Saadet PlNAR * ida-rehane: Hoşkadem Mahallesi, Kırıktulumba Sokağı, Belediye Saraya. Ar-kası, Ankar~vi M'ehmet Efe~di Med.resesi, Saraçhane - ISTANBUL * . Dizgi - B§kı: Afşin Matbaası * Kapak Düzeni: Ömer ONAY

    HABERLEŞME ADRESI :

    P.K. 94 - Aksar\)y(ISTANBUL Tel.: 520 53 63 • 511 10 06

    '----.,.---~--..)

    '---------------~----------------------------------..)

  • TÜRK- İSLAM FELSEFESi' AÇISINDAN Y ARATILIŞ MESELESi KARŞlSlNDA ~ ve-İSI.AMİY'ET ·

    Prof. Dr. Amiran Kurtkan BİLGİS~VEN

    . Son zamanl~çla, yaratılış meselesi, ilim çevrelerinde yen:i-den gün

  • TORK DÜNYASI ARAŞTIRM~LARI Haziran 1986

    ' mmdan din 'kavramına uygun düşen tek din olarak kabul edebi-liriz. Zaten Ku:r'anda da AlıAH indinde gerçek sayıla.n tek di-. · ·. nin islamiyat olduğu belirtilmiştir. Kur'an, bütün peygamberle-rin tevhid'e da-yalı olan gerçek dini tebliğ ettiklerini, ne var ki CKur'an müstesna) 'bütün ltitaplar tahrif edildiğinden, gerçek din hüViyetinin sadece İslam'da mevcut olduğunu bildirir. ·

    O haJ.de, bu inanç tabakalan nelerdir? .. Dör4üncÜ iİı.anç t a -bakasının önem:iı neden ileri gelmeJctedir? :. JOHN $CK'e 1 göre dört inanç tabakasından birincisi bir f:i!k.rin muhtevasmı, idra..k aleminiizde C.kognisyonum~zda) tam anlamı ile muhafaza et-mek ve ona sahip çıkmaktır. İna:ricın ikinci tabakasında bu fik.-rin doğru olçluğunu kabu1 etme seviyesine y:ükseliş söz .konusu - · dtir. Üçüncü inanç -taba;kası doğruluğu tasdik edilen fikı:in _ gosterdiği istikamette harekette bulunm~ğa niyet etİn.ek ve bilfiil bu yönde hareket etmektir. Dk üç tabiı.ka bütün ina.nçlarda müşterektir. Gerçekten «mesela ' silır'e, büyü.ye veya put'a inanan ·lcimselerin; 1) ·bu kuvvetler hakkında zihinlerinde onların kud-re-tini ortaya koyan bir düşül:ı.ceyi devamlı olarak mUhafaza. ~tmelep mümkfuıdliJ. 2 ) Çeşitli hayat tecrübeleriyrıe bu mançlai-ını doğrulayan olaylan tesadüf olro-:ak değil de inanılan kudre~ icraatı .olarak ikal:?ul ~ebilirler. .. ve 3) daha ·sonraki hayat saf:-. hallarında da doğruluğunu tasdiik ettikleri inanca uygun · istikı;ı.- ·, · .. mette hareket edebilirler. Böylece inancıİı. ilk üç mertebesİiıde, bu inanç tiplerini paylaşan fertlerin gerçek din mensuplannın inanç durumlarıyla· aynı durumda olduklannı.· kabili edebili~

    • !t • • • • .

    nz," ..

    Fakat inancın dö:ı;düncü tabakasına yükselebilma kudretine . · ancak İslam 4ini safıipth·: ÇünkÜ bu dördüncü i;abaka, inanılı;tn fikrin doğruluğuna yapılmBtSı muhtemel 'itirazları çürütebiım,e imkanına ve kudreti.;ne sahip olmakla yüıks~linecek bir tabaka-dır. İlimler tarafından ispat· edilıİıeğe açık bir İneşa( ·getirıri.·iıyeiı inançlar asırlar ·boyunca, madde, tarili teknik g,bi pek çok mu- · kayyet· ilahlarm gücılne inanmağa_ insanlan 'teşvik 'etmiş olabf-

    ı .JOHN· H la

  • A. K. B!LGISE;VEN : TORK - iSLAM FELSEFESi

    l,irler. Fakat bu mukayyet ilalılanİı güçsüzlüğü zamanımızda . açıkça ortaya çıkmış bulunmaktadır 3•

    O halde, İslamiyetın gerçek din ve

  • TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI Hazir;an 1986

    anın şu özeliği açıkça ifade edilmiştir: "'(Onu her türlü) tena:kuz ve ilitilaftan azade. dosdoğru, Arapça bir kur'an olar ak '(in- . dirdikh. . . ..

    Kur'amn ve dolayısıyla İslamiyetın şart koştuğu .BİLME fii-' linin ifade ettiğ.i mana kat'iyen gerçekleri naklen. öğrenmek su-retiyle bilme anlamına gelıİıemektedir. Kur·-~n. müslümanlan yerlerde ve göklerde hikmet (tabiat kanunu) aramıya davet eder. Ç~ü bu türlü aFayışlann . sonunda ·uıaşıİacak hakikat, her yerde enerjinin bir, ana ve temel kanunun· bir, maddenin bir olduğunu ortaya kôyi:m TEVHİD HAKIKATİ olaç:aktır. . Zaten, imanlı ilim adamlan bundan ötürü peygamberin varisleii: olarak kabul edilmiştir. Çünkü (kitaplan sonradan tahrif edilse de) her peygamber. Kur'ana göre. , tevhit mes~jını getirmiştir. İşte ilim adamlan bu mesajın doğruluğunu hem imana dayalı pir genelfaraziye olarak ele alır, hem de bu f~raziyey;i! . spesifik bir sahada ilmi açıdan ispatlamağa muvaffak. olursa bu ftll (tıpk~ peygamberin yaptığı gibi) insanlan dine. davet etme · fiilidir.

    · · Çünıkü, bu ispatlar sayesindedir ki, inanç, . dıin seviyesiİle yükse-lir. Eğer Allahın İslami alddelere körü körüne · inanmamızı is-tediğini düşünenler varsa onların bu fikirlerine 'katılmamız kt3: siniilde mümkün değildir. ÇüruiÜ, YUSUF. SURES!'n.in ıos:. a ye-tinde şöyle buyuruinluştur: «Ben · (insanlanJ · Allaha (körü kö-rii.I;le değ·il> bir basiyret üzere imana davet ediyorum;.

    Deriıek ki, inancın dördüncü tabakasına yükselmek gerçek. din sayılmanın vazgeÇilinez şartıdır ve ilirh, b~dan .ötürü, ger-çek dinin (İslamiyetin) ondan ayn oltnıyan bit veçhesid.ir. Fa-kat. Kur'anda da öne sÜrülmüş olan bu fikrin .doğruluğtilıu ka-bul ettiguniz taktirde, ister istemez yaratılış kon'USunda ı.i:lmin

    · öne sürdükleriyle dinin . (ya+ti islamiyetin) belirttiikieri arasında · hlç . bir t ezat olm*'ması ger~kjr. Lakin elimizdeki Kur'an iercü-. melerine' ba:ktığımız zaman pek Çok tezatlarla karşılaşıy~ruz:

    · Bu d~da meseleyi küçümsiyerek o:varsui il~e islami-yat birbirinden farklı şeyler söylemiş olsun, ·bunlar. zaten iki ayn disiplindi>r •. birbirleriyle bağdaşmalanna da ger.ek yoktur» . diyebilirmiyiz?.. Elbette bti mesele karşısında umursamazlık

    · göstereineyiz. MeseleY,i mutlaka ve önemle ele aımamız lazımclı:i". Böyle bir ilgiyi du yınağa bizi sev-keden sebeplerin · başında ise halen yetişen ve ileride yeti-şecek olan nesillerimizin zihni. mu.h-

    . ~ 118 "'-

    :.;.....;_-"-'------==--'~---·~-------

  • A.' K. BILGiSEVEN : TÜRK - ISLAM FELSEFESI

    tevala~a tutarlılıktır ve bütünlük kazandırabilmak gayesi gel-melidir.

    Bugün gençlerimizilı zihinlerinde ilim ve .din idraklerinin birçok konuda birbirinden tamamen farklı olduğunu sQyliyebi-liriz. Bu farklilık genç zihinlerde· ilim ve din kompartımanlarının teşekkülüne :yol açnuştır. O türlü kompartımanlar ki, birbirine veya müşterek bir sofraya kapısı Qlmayan kapalı ~dalar gibi ikisinin de içindekiler içindedir. İçtekileri dıştakilerle mukayese. edebp.niek, yerini .'değiş~ebilmek imkanı olmaksızin, idra;kı bu kapalı bölmelere hapsedilen zihinlerlıı (s-allipleri için) ~asıl- bir şahsiyet buhranı yaratabileteğini belirtmemize · gerek yoktur. Bu idraklerin sahibi olan fert, kompartımanlardan ya birisinde

    .. veya: öbüiiİ:İıde ·idrakini hapsetıne~e ~ahklimdu~. · ·

    Ge;rçi, bazı kimseİer bu şahsiyet bulıranının batı ·iilik;elerinde· de mevcut .olduğunu öne süre bilirler, doğrudur. Fakat batı kül-türü, .böyle brr buhranı önliyehilecek bir yasıtaya sahip değildir. Ondaİı· ötürıl batı'da pozitivism, dinintamamen inkarı ba-basına sağlancıbilmiş.tiT. Fakat bu din. Cbu inanç>" Hristiyanlık-

    . tır ve ·ilmi ispata açık tevhit .felsefesi gibi genel bir faraziyeden · yaksundur, yarii ilme_ kucak açan bir inanÇ değildir. Bundan ötÜ-.rü ... ~atı'da ister istemez! dini,' felsefi, ve ilmi izah· safhalan biri kaparup öbürü açılarak, tıpkı Auguste Compte'.un izah ettiği gi-bi, ayn .ayn :yaşanmıştır. Ançak xx. asrrda, kainatta;ki mana

    . bütünlüğü.İıü gÖrebile'n bazı al4uler, müvehiıit inancına iıl~şa- · rak. hU: üç ajkıniı yanyana,· ·hatta -iç içe getirebilıİıe durumuna ge~ektedirler. Batı'da ortaya çık~İı. poZJ:ıtivis~ akımını, · dlııe sırtını döndüğü içın, tenkit ·edenler haksızdrrlar. Batılı ilim .adam-lan (bütün ilimler tarafından ispata elverişli t~vhit aıudesi gibı bir -genel faraziyenin tahkiltirii talep ·eden) Müslümanlık g1bi bir dine ·değil,· Hristiyanlığa sırt çevirmişlerdir. Başka ne yapabilir-lerdi? .. Buna karŞılık, ta X. asırda, Türk-İslam. bilginleri, İslaip.iyetin bu genel hükmünü (La mevcıide :illa HÜ anlamında;ki te~hit hükmünü> ilirn-le taİ:ıkik ettiler ve ispa,t ettiler. ·Böylece · on.: la~. bütün realiteler için geçerli bir ·di'lli hükniü, ·ilmi tecrübeler-

    . ·ı e ispatlama-k iÇin .fel~efe ve _ilim yaparak, Tillv:{DEN GELİM ve TOM'E V ARIM metodlarını bhı:"IeŞtirdiler. Bu sebeple Türk-İs-1am alemi için Auguste Comte'un (dini, felsefi, ilmi izah saf-halarının aYrılığını belJ.n;en) Üç Hal kan'llllu geçerll değildir. · Biz bu kanunun sadece Batı için geçerli fa:kat İslam n:ıedeniyeti-.

    -119-.'

  • T0Rl~ DONYASI ARAŞTIRMALARI Hazirı1.n . 1986

    nin parlak devresi için ge;:ersiz olduğunuıilk baskısı 1977'de Mil-li Eğitim· Bakanl~ğınca yapılan .. TORK :tv.LİLLETİNİN MANEV! DEGERLERİ" isimli kitabımızda öne sÜrnıüştük. Bu fi:k.rlmizin dÔğruluğu ~ç bir -itiraza .. imkan vermeyecek ikadar açık· bi~ ger-çektir.

    Acaba İslam medeniyetinin parlak dev;ı:i.n;de ilim adamlan niçin aynı zamanda İnüvehhittir? .. Çünkü, Kur'an, ilim adamına . yol gösteren Üç özelliğe sahiptir: Evveıa., az e'Vv~l de işaret etr tiğimiz gibi, inancııi körü körüne değil, bir basiyret üzere uia-şılmış bir fikir olmasını şa~t koşar. · İkinci olarak La mevcude illa HO anla~ında gerçek tevhit fikriniı öne sürer. Yani Allahın kainatı içten ve dıştan kuşatan, kendinden :var eden ve .kendine

    .. döndürecek olan ezeli ve ebedi, zahir ve b"-tın tek varlık oidu-ğunu, her' varlığın ondan ve onunla var olabileceğini ifade eder. Üç.üncü olaraik ·ia iijm ile din arasına bir köprü kurmak . üzere · insanlan bu genel ıianundan (tevhit) akidesinden) çeşitli. reali~ tel er le ilgili faraziyeler çıkarmak üzere düşünmeğe ve· bu. fara.-ziyeleri il.iıriıe ispatlayarak basiyret Üzere. lm~ _ulaşmış alim- . ler olmağa davet eder. Nitekim EL KAMER SURESİ'nin 17., 22., .3~ .• ve 40. ayetlerinde tekra~ tekrar kur'anm düşü.n,ecek kimse-ler 'için kolaylaştırılmı.ş olduğu belirtilereleh ep aynı soru dile ge~ tirilir: 'f-Var mı :bir ~üşünEm?.ıo Bu d,iişünme; şüphesiz sadece Al-lahın kudi"etine dair sırf avami .müşahedelere qayanan bir dü-şünüş olmayıp, herhangi bir realitede ·tevhit. ana fi•krinden kay- ·

    · nakl.anan bir faraziye ~aya ve onun, ~ çahşrn,al~la 'yapiiaıi ~spatına dayalı bir fikri faa11yettir. Çünkü ancak böyle 'bir · ilmi faaliyet sayesiı:).dedir ki, ilim adamı hem kendisinin hem.de başkalannın imanıni, inandına dördüncü tabakasına yÜksel te-bilir. Zaten XI. asırda yeti..$en TÜrk:-İslai:n ·ilim aaamlan da böy-lece Tüm'den.geli.m. ve Tü.ni:e vanm metodunu ve inançla ilnİj. · ·. l,lirleştirmek suretiyle kairi.attaki manalı bü~üğü~ çe~itJ.i re:-

    . alitelerdeki ·tezahürünü J:>asiyretle görebild.il,er: Nitekim bir kaç sene önce NOBEL mUkafatı ikazanan Pakistanlı bir fizikçi de: iki ş.yn ~nerjinin mahiyeti itiQ.ariyle 'aynı kÖkenli · olduğq.na dair yaptığı l?ir ispatta bu· aynıhl{ faraziyesi..ni n~ıl · düş:ünebiidiğfui soranlara, ._bu faraziyeye İsla.mfye~ (La mevcuQ.e· il,lA HÜ anla-mındakil tevhit aık.idesinden ilham a lara;k l4aştığmı ifade· et-

    ' . miştir.

    -::-" 1..?0"-

    .- .. ··· .. . ~

    . . '"::.... - - -

  • ... A: lC BiLGiSEVEN : TORK - ISLAM FELSEFESi

    Türk-İslam a.Ieminde, · XI. asırdaki mÜkemmel metodoiiye dönebiılmemiz XX. asırda . dahi mümkün ola.ma.maktadır. XX. asır ki, Batı' da, artık kainattaki :qıanAlı bütünlükten ilham alan ilim adamlannıı:i pek çoğuİıun İslamiyetteki tevhit düşüncesine be.Q..Zer •bir anlayı.şla ilmi·realitelere adeta diii1 (Hristiyanlık an-lamında olmaksızın dini) ·bir heyecanın katkısİyla .mana.lı bir bütünlük atfetrnekte' olduklarını biliyoru~.

    O halde, biz, Türkiye vatandaşlan olarak, .bu manalı bü~ tünlü:k idrakine XX. asırda, · dahi niçin yenideri dÖnemiyoruz? .. Neden Batı'nın 17. asırdaki tutumunu (ya.ni, ·· bir gerçeğin ilmi olabilmesi için mutlaka quiıe ilg·işiz oL~a.'3ı gerektiği filq::ine da- · yalı tutumunu) XJÇ.' asır

  • TORK DONYASI ARAŞTIRMALARI Haziran 1986

    man, bu dipnot:u- gösterdiği sahifede Bizans imparatoriçesi The·· odora'nm CM. S. 508-548) İncil'e dayanarak ·yaptığı bir ink.ıhil;>ı anlatıyordu. ·tncil'in bir hükmÜne dayanılarak · yapılan bu inki-lap ~on derece önemliydi. Çünkü insan haıklanyla ilgili bulu.i:ıuyordu. O zamana kadar ccemi;yette bir çocuk, insan ırkınm, bü-yütülmesi gereken tam bir azası olaraık doğmuyor, fakat, do.-ğum merasimiİıde muay~ne edilerek bundan sonra (istenildiği taktirde) kabu1 edilmesi gerekiyordu. Ebevey.ni tarafından ka-bul edilmediği ·taktirde ise bu· çocuk bir ha;yvan _muamelesi gör-rneğe mahküm ikalıyo~ctu. Bu türlü çocu)dar teşhi:r edilebiliyor veya ister kız ister erkek olsunlar başkaları tarafından -fa:İıişe . . olarak yetiştirilmek üzere almabiliyordu» 4 ••

    İşte, Zimmerman' a göre, Theodora, İncil'in 'bir süresinin ya-km akraba ile cinsi ilişki }l"aSağmı getiren bir ayetine dayanarak saraya davet ettiği din adamlanila insanlığı (çocuğun doğuİn'lından sonra kabul edilmesiyle değil, fakat) gebelikle başlatma kararrom alıninasma ve ·k~nunla.ştırılma.sma muvaffak oldu. ·

    Böylece annesi ve babası belli olmayan fahiş~lerle. zinanın. · yaık.ın akrabayla yapılmış bir cinsi alişki olmas~ ihtimali İncil'in 'Qir yasaklaina hükmu çerçevesi içinde son· derece önemli in· ·

    · san haklanndan birinin o kanuna tabi bütün insanlara bahşe. dilmesini sağlamış oluyoı_-du.

    Fakat bu önemli olayın İncil'e dayandırılmış oln).ası~ıı ve 1zı-· cil'in .bununla ilgili ayetinin kitapta yer ~Lınasını laikliğe aykın bulduğumu, o sebeple .bu dip notun metinden ·çikarılmasmı, .ak-si taktirde o balısin .tercümeslıiin başkasına yaptınlmasını Zim.-merman'a bildirdim. :tiıcil'le ilgili bilgiler metinde kısmen 'tma-kıldı, süre ve ayet sayısı çıkarıldı. Fa:kat asıl önemli husus, -Prof.' · Zimmermann'm bana o za.İnan yapınış olduğu bazı nasihatlardı. Zimmermann bana diyordu ki: o:Sei?- bir sosyoloğsun, sosyal ni::-teUkte olan herşeyi inceleyebilirsin. Mesela genel evlerdeki ka-dınların hayat şartlarını ineelerneğe kalkşan hiç kimse bu yü.z-den senin· ahlakşızlığma hükmedemez. Bunun gibi, t erciline de-·ğil hatta ~lif bir esennde diniıl sosyal .bir kuV-vet olarak taşıdığı değeri· belirttiğin zaman da, kimsenin sana laikliğe aykırı dav-

    , . . . . • • 1

    4 Carle C. Zinmiermaoo, Yeni Sosyoloji Dersleri, 1. O. Iktisat Fa'k. Neşriyatı Fi!Wl-teler ma~b.· lstanbvl 1964. sf. 181.

    -122-=-

  • A. K. BILGISEVEN : TÜRK • ISLAM FELSEFESI

    ranniış bir kişi gözüyle· bakması mümkün değildir.» Fakat Ö za-. ınaİılar" ben, üniversiteye asistan olarak kabul edilmiş bi;r ay-çlın olmama rağmen, laikli~ ne olduğunu bilmiyor ve laikliğe aykın davranmaktan korkuy6rdUih.

    İşte bumisalin de gösterdiği gibi,. kc:>mpartımanlara bölün-müş kognisyonlardan kq.rtulmamızı -geciktiren sebeplerden bi.-rincisi laiklik hakkındaki :yanlış anlayışımızdıi. Birçok zihinler. bu yanlış anlayıştan h.ala temizlenebilmiş· değildir.

    İdraıkbütünlüğüne kavuşma.mızı geciktiren ikincf ~ebep.·din adamlarımızın ilim ile dini bütilıııeştirme görevinden kendile-rini tamamen nıuaf kabul etmeleri olm~ştur. Gerçi, eniarçian bütÜn ilimiere vakıf olmalarını -ve Kur'anın çeşitli .ayetlerini il-gili ilimler. açısından yorumlamalannı .bekliyemeyiz. Fakat on-lardan hiç değilse islaiİıın ilıne verdiği önemi belirtmelerini ve bazı ayetlerin. açıklamiıasında ilgili ~ adamlarının fikririe o öncelik vermelerini bekliyebiliriz: Bu demektir ki, din. sahasının inensuplan, Kur'an tercümesinin sadece Arapça bilmekle hall~dilecek bir mesele olmadığını kabul etmelidirler. Tercüme işi ilim ıiqidir. İlim adamlan fiziki, k.imyevi, biyolojik, sosyol~jik, astronomik ve sıralayabil~ceğimiz. pek çok sahaların otor,iteleri d~unda olduğuıida~ Kur'an tercümesi işinili bir heyet işi ol-duğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu heyette · din adarnma ihti':' yaç var.dır. Lakin ona, mesela biyolojik veya sosyo1ojdık verilerle ilgili ayetlerin ;yorumunda pek fazla bir gorev düşnliyece~i açık

    ·bir gerçektir. · ·

    . .Halbuki şimdiye lkad~r yapılan Kur'an te.rcümelerinde bu dikkat ve hassasiyetın · gösterildiği.ni ifade edecek durumda de:. ğUiz. Tercümelerde bir .takmi parantez iÇi ilavelerle birçok ayet-ler . hakiki manalarından saptırilinışlardır. Bun"Q. kim kon trol &dE?bilir?. Dinin başka şey, ilmin l?aşka şey olduğu :kabul edilir ve en makbul inancın gayba· imap. olduğu Öne. sürülürse· ilim adamı bir kenara çekilmek zorunda ' :kalır ve Kur' 8.run baZı yer-lerinde yanlış tercümeler y~pıldığını meydana çıkaracak kontroi mekanizması da;. ortadan ka.Jik.m,Lş olur. Bundan sonra.ki! safha gençl~rimizin tl.tognisyonunda bazan birbirine zıt hale getiriJ.Iniş ·

    · muhtevalara sahip ilim ve din kompartımanla.rıiun meydana gelme safhasıdır. Bu durumda ili.mle ters düşen dini idraklerle .tatmin olmayan gençlik, morai bakımdan yeni bazı doyuru~

    -123-

  • TORK DONYASI .ARAŞTIRMALARI H

    kaynaklar arayacak ve. muhtemelen ilm! olduklan propaganda edilen id.eolojilerin ağıri?- düşecektii. · ·

    O halde İslamiyetın ilimle bağdaştığı idraıkinin. insaruara · aşılanması gerekm.ektedfr. Buna·· sadece :yukarda belirttiği.Iİıiz sebeplerden ötürü değil, fakat aynı zamanda Kw'an bunu ge-re~tirdiği için ·mecburuz. Kur' anda pek ·çok ayet vardır ki biz-zat. vahyin ifalederinde ·ilim gizli oldugu bu ayetlerde açıkça belirtilmiştir. Buniann hepsin~ burada. işaret etmemiz mümkün değildir. Ancak, .. ilim başka şeydir, iıİıan başka ş~y.. diyenleri uyandırniak üzere ·bir kaç ayete burada yer vermeın.i7: uygun .. olacaktır.

    «Eğer {va.hy ile) s'ana gelen {bunca) . ilimden sonra

  • A. K. BiLGiSEVEN : rURK - ISLAM FELSEFESI

    birnin fazJ,

  • TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI Haziran 1986

    Biyolojik . açıdan insanın yaratılışı, sosyolojik bakımından da önem taşır. Çünkü sosyolojide cemiyet ve fert arasındaıki• ~işkiyi, bu ikisinin Cbir madalyonun iki yüzü gibi) birbirinden ay-nlmaz olduklarını gösteren bir ilişki halinde izah ediyoruz. Ni- . teki.m diğer sos:yologlar gibi Macİver ve Page de, bu kopmaz bağı. cemiyet ve fertten ne birinin ne de ötekinin insanlık tari-hinde diğerine nazaran brr önceli•ğe sahip olmadıklannı öne sü-rerek ifade etmektedirler 5• Q halde sosyolojiye göre, yaratılış tek bir insan çifti şeklinde olup ta cemiyet .o çiftin üremesinden hasıl olmuş değildir. Sosyoloji, insaniann başlangıçtanberi ce-. miıyet halinde olduklarını kabul etmektedir.

    B.ebeklik çağının ilk günlerinde vah.şi bir hayvan· tarafından ikaçınlıp ta hayvanın kep.di lıı.iU:cie yetiştirdiği çocuklara nu-sal olarak sosyoloji kitaplannda bazi 'isimler ve onlann hayat hi-kayeleri söz konusu edilmektedir. Hindis4tnda bir kurt ininde bulunan Kamala ve kız kardeşi, bulunduklan zamp.n elleri ve ayaklan üzerinde emekliyor, kurtvali hınltılardan baş.ka hiç bir lisan bilmiyor ve vahşi bir hayvan gibi insanlardan kaçıyor-

    . lard~. ~erika Birleşik devletlerinde · Anna isi~li ga'Y!l meşru bir ikız çocuğu anrl.esi tarafından bir odaya kapatılarak cemi:yet-ten saklanm.ıştı. Anna beş yaşında iken bulunduğu zaman beş yaşındaki bir çocuğı.m sosyalleşme seviyesın_e ulaşamamıştı. O kadar •kl, canlı varlıklan ·da cansız eşya ile bir tutuyordu 6•

    Şu halde cemiyetin dışında, .bizim sosyal manada insan ol-maıruz mümkün . değildiır . . Hatta aile hayatının mevcut olmadığı · bir cemiyette de sosyaUeşemeyiz. Zimmerman, insanın bebeklik çağınd~ etiğer bütün· canlılardan dah~ fazla ·Ve daha uzun süre bakıma muhtaç olmasını ve insanlarda üreme şeklinin ister is- · temez, çiftleri aile hayatına zorlayıcı bir karakter taŞımasını söz

    . konusu. ederek ailenii:ı insa~ kadar eski olması · gerektiğini belirtmektedir 7•

    Zimme~an'a' gÇ>re «tanı başlangıçtanb.eri . homo-sapien ·. !düşünen ·varlık) sıfatıne~ sahip insanlar biziriı bugünkü aile sistemiı:İıize benzi.yen bil" aile ~is~emine sahip olmuşlardır. Bu

    '5 ··Mac iver ve Page, C~IYET 1. Çeviren: Arniran KURTKAN, 1000 TEMEL ESER, No. 2 Milli Eğitim 9asımevi. Istanbul, 1'971, sf. 68-69.

    6 Mac !VER ıve PAGE, Aynı eser. sf. 72-74. 7 CARLE C. ZIMMERMAN, YENi SOSYOLOJI DERSLERI sf. 262-Z63.

    ---126-, ..

  • A. K. BiLGiSEVEN : TÜRK - iSLAM FELSEFESi

    aile kan, 'koca ve ebeveyn (anne, baba) olarak tanınan bir ka-dın ile. 'bir erkeği · ve onların çocuklan olan genÇleri ihtiva et-mektedir. Yukarıda «tam başla.ngıÇtanberi» ibaresi kasten ikul-larulniıştır. Eskidenberi mevcut ola~ tem_el aile o:çekirdek aile»-: dir. Antropologlar tarafından iptidailer üzerinde yapilan bütün araştıtmalar bunların esas çekirdek aile tipi arzettiklerini gös-termiştir. Bu husus Hobhause, Wheeler ve Ginzberg tarafından olduğu ıkadar Murdock tarafından da belirtilmiştir, 8• ·

    Şu ha..lde, klan dahi aynı to tomden geldiklerini' farieden ki- · şiierin akraba sayıldığı büyük :bir ' aile olmakla bera:ber, klanın .içinde de mutlaka.çekirdek aileler - vardır. Bu duruıİlda üze'rinde · durmamız gereken önemli bir mesel~ nüfuSU+l varlığu::ı,ı koru-yabilmesiyle büyük adetler kanunu arasındaiki iliŞkidir. ··Şöyleki, eğer insanlığın (sonradan tahrif edilen İncil ve Tevratta be-lirtildiği gibi) Adem peygamber ile onun eşi Havva'dan türedi-ğini kabul edecek· olursak, insaniann nasıl olup · ta kaJabalik kitleler· haline gelebildiklerini iza.h edebilme!lliz oldukga büyük· bir güçlük arzedecektir. Çünkü,· qilindiği gibi doğacak insan ,yavrusunun ·kız veya. ~rk~k olaraık doğmas.ı kadının cinsiyet · hücresindeki XX çifti ile erkekten gelen xy çiftinin birleşme

    . tarzına bağlı bulunma:ktadır. Nitekim EN NE.CM SUR.ES.İ'm:ıi · 45, ve 46. ayetleri.İıde şoyle denilme~tedir. Meniden (rahme> döküldügü zaman, erkek ve dişi i.ki çifti yaratan O'dur:."' Yani ya ·xx çifti meydana gelir ve· Çocuk kız olur. ya ·da XY -çifti meyda-. na gelir -:ve çocuk erk~k oıur. Çünkü bir X yumurtacığı X sper-matozonu ile birleşirse · kız, Y sperma toz'an u ile birleşirse erkek çocuk dünya,ya .. gelmektedir. Her ne kadar erkekten gelen X ye· Y SI?ennatozorilanyla

  • ·.

    TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI Haziran 1986

    eylenmelerinden kalabalık bir nüfusun t~şekkül etmesi de güç-, lük.le mümkün olabilir, hatta bunun imkansız olduğu söylene-

    bilir. Kaldı ki Adeni .peygamber ve eşi, dünya üzerindeki iJ.k v~ tek çift olsalardı, on1ann çocuklannın evlenmeleri halinde ne-·.

    ' sil bozulurdu. Çünkü bu konuda alcr~balar arası evliliklerden doğacak nesillerin biyolojik dejenerasyona uğrayaçaklarını or-taya koyan çok tarimrinş b~r ·biyolojt. kanunu da mevcuttur. ·

    Adem kelimes~ insan an1amına gelcliği P.e malumdur. . . . .

    Eğer kelimeyi sırf Adem peygamberin şahsını ifade eden has isi~ olarak yorumİarsal{, o taktirde, insan türünün bir evrim geçirdiği hususundaki görüşleri iiıkar etme dUru.muiıa geliriz. Biı taktirde Adem peygamberin tqpra:ktan, !isan, dııl . ve bilg1 yönünden tekarnille ihtiyacı o~ayan bir variık olarak birden-bire yaratıldığını kabul etmemi~ gerekecektir. ·Fa-kat böyle bir inanç, sosyolojiye, blyolojiy~. sosyal antropolojiye uygun ol~adığı gibi bizzat Kur'anın. birçok ayetlerine de aykırı düşmektedir.

    1n·san n~v·~ yer yüzünde ortaya çıkışı ba-kımındaD; az ev-vel söz 'konusu · ettiğimiz lıomo-sapien'ler gerçekten ilk fusan ti-pimidir? Gerçi insana benzeye~ yaratıkların, varlık alerİıine bi- . rer dalga gi·bi ulaşması açısından ilk bakışta insanın maymun- · · dan . g~ldiği zannın~ verebilecekler gelişimle_r göze çarpmakta- · dır. Faık~t dikkatli bir inceleme, birer varlık dalgası olarak nite-lendirilebilecek bu tipler le · insan arasında der~ce -farkı değil mahiyet far~ ·olduğunu ortaya çıkarabilir. Gerçekten, · o:Yeryü-. zünde ortaya çıkan hominid,ler dizisinde (şimdiye kadarki tes-bi"tlere dayana:q bÜg~ze göref dört. an~ dalga v~rınış gibi gö-rı;inür. Her b],r dalga kendinden _öncekine oran1a· daha . gelişmiş

    ·yapıda bir organizma sergiler,. . . o:Ostralopi:tekus~deiı Pitekan- · tropus'un, ondan Neonderthal insan'ın,_ ondan da Homo-sapi-ens':in doğduğunu -~abul etmemenin ilk bakışta;' hiç bir nedeni yakmuş gibi_görünüyor. Ne var ki pir_paleon.tolog olara-k E. GE:-NET V ARCtN.· bu .teori'nin pek çok gü

  • '.

    · A: K: BILGISEVEN : :rORK - ISLAM' FELSEFESI

    ··sında orta;k biir soy· oldu~ teorisinln milin.kün olan tek varsa-.-~ 'kabul edilmesi imkansızdır 9ıo.

    Diğer taraftan Maurice Bucaille'ın görüşü açısınÇlan «çeşitli insan gruplarmda b~r tür evrimin· meydana geldiği inkar ed.l-

    _lemez. Ne var ıki, bu evrim, yazilı tarihin .b.aşlamasındaıi. az ön" ce kesin olaraik durmuştur. O zamandan bu yana, başka bJ..r de- . yişle, Homo-sapiens'in biçimini aldığı aşamadan bu yana, ·evri~

    · . ~in devam ettiği görülmüyor. Bu otu.r:riı~şlul{, insanın bütünüy-le iki aya,k üZerinde duruşu ve. böyl_e bir dunışun ön gördüğü f;üın yapısal · ve diğer anatomik ·özellikleri kazandığı ve aynı an-

    ·.da kafatası k;:ıpasitesinin genişlemesiyle birlikte beY?n de geliş- _ tiği zaman elde edilmiştir. Her toplulukla kişiler genotip'lerine göre -biİbirlerinden farklıdrrlar. · Buıia rağmen Homo-Sapiens türü; ne· organik planda, ne yapısında· v.e ne de· fonksiyon!ari.n-· da Şu veya bu şelQ.lde ·bir değiŞikliğe uğramamaktadır. Arka planda yer alan ·bir ortak özellikler zeminine karşı, sonsuz· sa-· yıda fı:ı,rkl.ılaştırıcı ve kişiseııe·ştitici o:süslet .. ortaya çıkar ve hiç biri evrim· açısından hiç bir değer -taşımaz.. 10• Nite~ EL-MÜ'-M:İN S'URE.Si'nin 64. · ayetinde ·de şöyle buyurulur:_, Alah... size suret veren, sonra suratıerinizi ·güzelleştiren .. dLr:o ıı: .

    . . Demek ki, B;omo-Sapiens'den önceki safhalar, insamn hay-

    vanlık aşamasıdır. ·Fakat bu önceki safhalarda insallni maymun olaralk kabu1 edilmesi yerine 4ısam-hayvan .olaraJk kabul edil-· mesi gerekecektir. Bu safhalarda . . homo-sapiens haline geçe-bilme kudreti, insan türüp.de -bir kuvv:e olarak mevcuttur. Hat-ta·bu kuvve, bitki (insan bitkisil olarak beli.rdi.ğt devrede dahi, insaiıın ileride serptiecek olan ~ potansiyelidir.

    Türk-İslam müvehb.iıtleri, bu gizli · gücün kuvveden fllle ge-çişini insana ve bütün kıUnata .ait bir açığa Çıkış vetiresi olara!~ izah ederler. Mevlana'nın

  • TORK DQNYASI ARAŞTIRMALARI Haziran 1986

    ıllenı.inden aleka ve mudga ıllemine yolculuk ettin .. Buradan hayvanlar alemine, hayvanlıktan da insanlık ıllemine sefer et-tin. Bu gelip geçtiğin yollar. duraiklar se$ aklında, hayallnde yo~en ve hangi yoldan nasıl geleceğini bilmezken: seni getirdi-ler. İşte sen de, apaçık görüyorsun ki geldin. Böylece ·seni başka, türlü türlü alemiere de götürecekler. Bunu inkar etme ve sana bundan haber verilirse kabul et." Yine Mevlana

  • A. K. BILGiSEVEN · TORK - ISLAM FELSEFESI

    M~'den nebata sonra hayvana iriştin seiı Ni.b,ayet ademe erince, ·çok çektin katar bir bir

    A valimden güzer kıldın, eriştin veelı-i insana Gönül mir'atma. bpo fikr ile verdin keder bir bir

    Ne tohm ekti ise abd-i mükellef ·ar.z-ı dünyada ·o tohmun hasılın niz-u loya.mette biçer bir bir

    Y'llll.us ıia, topluca ve bir evrim sonunda ya.ratılara4 bu dün· yaya gelmezden önce,· ruhlar halinde var edileliğinlizi ve ruh-lanmızmAJ.la.ıi nurunda belirsiz (bi-nişan) iken belirli hale. ge~ tirildiğin.i açıklar·:

    . . B~ elliane gelmeden ma'şuk .fie bir idirn . «Kul huvallah» sıtatlı bir bi-nişa.n nür idim

    · Y.~us, töpluca bir ·yaradılış ·olan evıiminin başlangic~d~· insaniarın can (yani ruh) halindeki varlıklar olduğunu ·ifade . . eder ve Adem ile HEj.vva'nın o zaman nerede oldıiklatını sorar: : .

    . · «Çerh-.i felek yolı: idi canlanmız var iken· Biz ol vaktm dpst itlil{, . A~ail ağyar iken

    Ça.la.p aşkı cv.ndaydı, .bu bilişlik ~daydı Adem Havva. lı:andaydı bii' o·~Unıa' yar iken?

    Ö halde Tür~-İslam müvehiıitlerine göre bu alemin. a.slıriın Hak varlığı olduğun~ inanmayan, gerçek Müslüman olamaz·. Yunus, her şeyin Allah'dan var. edilcliğini açıkça belk·tir:

    Yunus Emre gözün aç·bak İki cihan doluduı~ Hak

    Aiıah'dan geliş'in bir .evrimle . olduğunu Malatyah Niyazii Mısri de şöyle açıklar : CNiyazii Mısıi 'Divanı, Sağlam Kitabevi, . İs.t. i976, sf. 208) . ·

    Ne hat olup nice devran, nice dem de olup ·ııayvan Giyürdü suret-i insan ··bana devri .zaman içre .

    :....:....ıaı-

  • TORK DONYASI AP.AŞTIRMALARI Haziran 1986 .

    . Bu evrimin ·başlangıcı olarak Alah'dan. başka hiç. bir var-· lık olmadığını, lakin Uikl buna rağmen, her varlığın hiç yo~tan · yaratıldığını söyleyerilerin kesrette (birlik değil de çokluk fik-rinde) kalmış o~duklannı NiyaZi · (-kendi di:vanının · 190. ve 191. sahif~lerinde) açıkça ifade eder :

    Hak rie madEmdir biter andan ma.arlin ge;tı· nebat Kimdir aD.ı gahi bayian g~hi insa.ıı eyleyen

    V ahdet ehli cüınlede bir yüzü seyran ettiler Lik, görmez ol ·yüzü. kesrette tuğyan eyleyen

    Görluüyor ki, 'Türk-İslam müvehhitleri Kur'anın ayet).er.iındeil ·ilham alarak kainatm potansiyel gücünün Allah'da gizli olup, AIJah'dan açığa çı.J;rtığıru_ ifade · etmişlerdir.

    Kur'an, bu potansiyel güc'ün, birden b{re değil, · fakat ted-pci bir .şekilde, topraktaki elementlerden oluşan ·bi.r fu;ı.san bit-kisi, daha sonra insan-ı hayvan ve nih,_yet insan ·oıar'aır kuvve- · den fiile geçtiğini belirtir .. Nitekim HAC SURESİ'nin 5. ayetinin başlarmda, nutfe'den ana rahminde ceninin nasıl teşekıkül et-tiği- izah edilmiştir.. Ayetin sonlannda ise tJ.pkı rahme düşen su-yun (spermin) rolüne benzer b~ rol ile toprağa. düşen suyun ·da insan ve hayvanl8,rm baş~arigıç. safhası olarak her güzel çift'-ten bitirma fonksiyonu üzerinde durulmuştur. "Yeri de kuru-muş ölmüş görürsün, fakat biz, _onun üzerine -suyu· :indirdiğimiz zaman, titreşir, kabanr ve her güzel çift'ten bitirir ıı,., .

    . , . Burada ayetin._ ifadesinde «her nebattan nice güzel çift bitir-

    niiştir" denilmemiş, faka-t «her güzel çift't$n

  • A. K.' BILGISEVEN :. TÜRK - ISLAM FELSEFESI

    _ yerden bir bitki olarak _bitiıildiği.miz açıkça ifade edilmiştir. Gerçf brrçok tercümelerde . o: bitki» ikelimesinden sonra parantez içinde «gibi» kelimesi: eklenerek ayetin manası bir benzetme ha-linqe dönüştürülmüştür. Mesela Hasan Basri- ÇANTAYm» Kur'-an-ı Hakiim-Meali Keriyın'inde bu ayetin şöyle tercüme edildiği görillmektedir: · «Allah sizi yerden ot {gibi) bitirdi .. : Hal~ukl ayetiiı aslında «gibi» kelimesi yoktur. Nitekim Prof. Dr. Süley-

    . man ATE$ tarafından yapılan tercümede ayet aslına sadık ka-. . lınarak aynen-şöyle tercüme edilmiştir: uAllah siii yerden bil: . bitki olarak bitirdi» 13• Bu. ayette s i z i kelimesi çoğul bir gru-·-ba yapılan hitaptır ve bütün insanların, cemiyet halinde, toplu· ca halkedilmiş olduklarını da belirtir. Bunda Allah için hiç bir zorluk olinadığını. yani bir tek Ademi · yaratıp . ta ondan insaı:ilapn türetilmesinin kolay, insanların topluca yaratılmasının ise zor olduğuİıu zannederenleri LüKMAN SURES!'nin 28. ayeti şu bilgi ile aydmİatmaktadır: «Sizin ( topunuzun yaratılmanız ·da

    · tekr~r clirİlmeniz de, .bir _tek kişi {yi yaratmak ve diriltmekl gi-bidir» 14•

    O halde, dünya üzerinde ilk yaratılış da tıpkı İnahşerde ~u bulacak olan topluca diriliş gibi cemiyet halinde olmuştur. Üs-telik yaratılı.ş bir evrirİıle ve bazı marhaleler halinde vuku bul-muştur. Nitekim E-5 SECDE SURESİ'niiı 7 nci ayetinde şöyle buyurulur: «İİısanı {insan nev'inD yaratmağa çı:ı.murdan baş_layan O'dur ... Burada sözü ed.i!len başlama fiiU. bir evrimin söz ·konusu olduğunu açıkça .;,m.gulamaiktadır. BU: evrim, bir k:uv-

    . ve'nin: planlı bir · şekilde SerPiliŞi olarak her canlı türüi:ıün m.u-. kadderatını planlayan bir nizamın gerçekleşmesini ifade ~der. EL FÜRKAN SURESi'nin 2 ci ay~tinde belirtildiği gibi- cO her-şeyi _yaratıp ona bir nizarn vermiş, onun mukadderatını tayin

    . etmiştir.• İşte, insan· nev'inin mukadderatı da Kur'ana göre, toprak ve sudan evvela bitki, sonra hayvan ve i.İısan olarak vü-cuda getirilmek ve insan şeklini aldıktan sonra tamamlanan fiz-yolojik evrimi takip eden bir safhada insan-ı kamil 'olma yolun-da tekamülle Uerleye.bilmektir. Bu yolda ilerleme hususunda bu alemde inuvaffak olamıya.nlar, Kur'ana göre, behemehal, başka ~ alell).de, utanç ve elem içinde, kema:ıe ulaŞa,ca.kl'ardır. . ·

    ll · P~of. Dr. Süleyman A'T~Ş. KUR':ANI KERiM ve YÜCE MEALI) sf. 570. · ı-ı Hasan Basri ÇANTAY, (KUR'ANI HA~iM MEALI KE~iM) • . LOKMAN

    sf. 696 - 701.

    -133---.

    SURESI

    • 1

  • TORK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI Haziran 1986

    İ.şte islamiyet, bir taraftan evvela fizyolojik evrim ve onu tar kiben manevi tekamül yoluna işaret etmekte, fakat aynı zaman-

    . da iı}sanm sadece ferden değil, nev'i itibariyle de kendisine çi-zilen yolun başlangıcından itibaren topluca yola çıktığını

  • A. 1

  • TÜRK OONY ASI ARAŞTIRMALARI Haziran 1986 ' ·ı ,· . ;

    1 • :~ • • ·yesine kadar geçirilen bir evrime ina.nniakta, hem de buiıu bir tabi~t kanunu· olarak. kabul etriıektedirler. Bunlar, evrimin ho-

    . mo-sapiens~t~n önceki ilk safbasma ina.illrken, ka;naatlerini çok defa DARYİN'in maymundan gelıiı.e .kon~unda öne sürdüğü yanlış fikre de oturtmaktadır~ar.

    . Kur'an bu fertlerin inandıklarından farklı bir verim kavra-·mı getirir. Çünkü Kur' ana göre insan, kendi evrim yolu · üzerin-de iıerıemekted:ir: . İnsan için maymuna ait evrim yolundan in.-· sana ait :yola herhangi bir·yatay geçilj (bir tegayyür, bir gayri-leşmel yoktur. ·Gerçi iki ·sürede ~aymunlann insanlığş. değil, fakat -insanların maymunlara ait yola geçirildiği (maymuniaş~rıldığı) belirtilmiştir. Bu ifa~el~rden birincisi BAKAR,A SURE-Sİ'nin 65 ve 66. ayetlerinde yer almaktadır. 65. ayette· şöyle bııyurulur: .. !şte biz oruara CDavut lis~Iiıylal - Hor ve zelil may-'munlar olun- dedik». 66. ayette ise şöyle bir ikaz vardır: cıiBinaemi.leyh onu _(yani insanlıktan maymunluğa geçiş keyfiyetirii> hem önündekilere (o zaman hazır ola.nlaral hem' ardındakilere (sonradan gelecekleri) ibret .verici bir cei?- . ve (müminleİden) taıkvaya erenleı;e de bir öğüt yaptık,. 18•

    . . . Keza EL MAİDE · sURESi'nin 60. ayetinde de Allahıri kendi-

    . lerine gazab ·~derek maym'U:D: ve domuz yaptığı kimseler. söz ko-' nusu edilmektedfu:.

    Kur'andaki bütün ifadeleri dikkatle tetkik eden bir kimse bu maymun veya domuz haline geçiş keyfiyetinin evrim. yolun-da bir tersiıie · gidiş (bir geri dönüş) olmadığını derhal kaV'rar. Gerçi .ınsan, bitki ve· hayvan safhalarından gelip geçmiştir, am-· ma- hayvanlık safhasında o ancak insan-ı · hayvan'dır, yoksa maymun değildir. O · halde bu, ~aymun ·ve domuz haline geç-

    . menin ancak bir. yatay geçişle mümkün olabileceği düşünülmelidir. Yoksa geri dönüş ancak insan-ı hayvanlığa yönelik olabi-lirdi·. . .

    Gerçi maymunluğ~ geçişin he tesbiti ;yapılmış ne de nasıl olabileceği· meselesi üzerinde durulmuştur. Fakat Kur' ana in?-- . nan bir gerçek; müslümanın zihninde daima şu· soru cevab bek-liyecektrr: «acaba günün birinde insandan maymun ·haline. dö- · nen ·bu mahlt.İkların tabiat tarafından şıi veya bu tarzda muha-

    18. Çantay, a•y"nı 'tercüme sf •. 25. '

    ~136-

  • A. K. BILGISEVEN : · TORK - ISLAM FELSEFESi

    faza edilmiş olan ve geÇişin izlerii:ı.i taşıyan fosilieri (tıpkı Kur'-··anın belirttiği gibil bir ibret mümunesi halinde bulunacak olur-sa durum ne olacaktır?. Eğer zamaruama tesbitleri ve yatay ge-çiş vetirasinin istikametln.i tayin metodlan geliştirildikten sonra bu fosiller bulunursa bunlann bulunuşu iman edenlerin imarimı

    :. arttıracaıktır. Fakat ilirnde bu derece ilerle?Jle kayd~dilmeden · · önce söz konu_su. fosille:r_-1rr bulunmas~ halinde Darwin'ciler derhal şu sözü sarfedeceklerdiır: «Biz insanın maymundan geldiğini söy-Ie~yor muyduk? .. İşte ispatı».

    :t:i±fude ilerlemenin insanlan gerçek imana ulaştı:t.ma hus:us-sunda taşıdığı önemi beJ.i.rtıı:ıe·k ·~ere bundan· daha iyi bir mi-sal bulabU.mek zordur. · ·

    · İnsanın bir ceza ve ibret olmak üzere· ~aymun haline dön-di:irülmesi (istisnai bir -durum olarakl biT tarafa bıraki,lırsa, in- · san ~çin söz konusu' edilecek yol, hayvanlıktan insanlığa· geçiştir·. Ne var ki, bu geÇiş maymundan değil, insan-ı hayvan halin-den '4J.san haline geçiştir: Alıiret hayatına iman etmeyenlerin çoğu homo-sapiens safhasından öıiceK.i evrlme inanniakta, fakat bu inançlarını Darwin'in hatalı nazariyesiıle oturtmaktadırlar. Onlara göre ahiret hayatı ve o hayata geçerken vuku bulacak

    .. bir evrim yoktur. İnsanın,' bir evrimle' insan haline geldiğine iliannuyan müs:-

    lümanlarsa, Kur'anın birçok ayetlerinin yanlış yorum ve. tercü-melerine göre şekillenmiş .. olan kendi hatalı nazariyelerine Otur-tuJmuş bir görüşe sahiptirler. Bunlar dünyada birdenbire (mü-kemme"ı bir insan olarak) belirmiş olan ınsanın bundan sonra Calıiret .hayatına geçerkeİıJ geçireceği evrinie . (evolüsyona) inan-maktadırlar: Bunlara göre şiriıdiye kadar bir evrim Vuku bul-= mamıştır. F~at şimdiden sonra vuku· bulacaktır. Ahiret haya-tında ölümsüz vücutlara kavuşan insan için bir. evrimiııı söz ko-n4sU: olmadığını iddia. edebilmek elbette imikansızdif. Çünkü o aleı:nin ölünisüz insan vücudu elbette bu alemçleki ölümlü · :Vii~ ' CU:ttan daha ·üstündür. ·

    Göiillüyor Jti, Darwin'ciler de, noksan .görüşlü müslümanlar. da, tekainül çizgisinin· (birinchl.er insan safhas·ından önceki ve ikinciler ise bu saiııadan sonraki) yan bölilinünü kabul etmeleri bakımından evrime kısmen inanmaktadırlar. Fakat · heriki· ~u-· ·hakeme tarzı da. noksan ve .. hata1ıdır. Eğer ıllıiret~ inkar eden

    . . . ~ ' ..

  • TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI Haziran 1986

    kimseler geriellilde olduğu gi•bi (Darwin~in fikrine arka çıkarak ta olsa) insanın ortaya çıkışına kadarki evrimi bir tabiat kanu-nu olarak kabul ediyor. fakat, bu safhadan sonra tekamülün

    · d.uracağını öne sürüyeriarsa .onlara şu sorulan sormak lazım ge-lecektir: Tabiat kanunu her zaman geçerii' olıİıak icabettiğine göre ahiretteki üstün fizyolojiyi inkar etmek için· hangi makul sebep mevcuttur. Veya, bundan sonraki ahiret hayatı ve o ha- . yatta mü!ken1ınele gidiş durumu inkar ediliyorsa, her zaman ve her yerde geçerli o1m.ayan bir gidişin, tabüit kanunu sayılması neye dayandınlarak mümkün olm~tadır?.

    Ahirette üstün bir hayat şekline kavuşacağımıza inamm, fa-kat daha mükeıpmele gidiş yolunun bu dünya üzerinde cereyan eden kısmına inanmıyan müslümanlara gelince, onlara da şu soruların sorulması gerekec~lüir: Mademki, FA TIR SURESi'nin 43. ayetinde cAllalıın kanununda asla bir döneklik bulamazsın» buyu.n,ılmuştur, o· halde, ahiret. bayatındaki . o ıp.ükeınmel ve ölümsüz fizyolojik varlıklar -haline geçiş durumunu bir tabiat kanıpıu olarak kabul edip te, bu kanu,nun dünrada~i.İısan nev'i-

    o nin teşekkülü safhası için geçersiz olduğunu iddia etmek nasıl · mümkün oJabilir? .. Bu, elbette m-qmkün · değildir. Muhakkak ki bu aleı:nde de basitten mürekkebe do~ gelmişizdir. Eğer Al-·lah bizi, hiç yoktan ve bir çırpıcia yaratmış ise. Kur'anın birçok ayetlerinde su' dan ve topraktan yaratmayı · neden söz konusu etmekte ve hatta . bazı yerlerde yaratina yerine niçin inşa keli-mesini kulanmaktadır?. Kaldı ki yaratma kelimesi..nin yanlış bir yorum ve tercümenin bir sonucu: olarak kulanıldığı göze çarp-m~tadır: aBatı'da arapça konuşan ve arapça okuyanlara, · arapça khalaga sözcüğünün çoğunlukla «to create =yaratmak» şeklinde çevrildiğiiıi, belirten Maurlce Bucaille, bu konuda şu fikirleri öne sürmektedir ".Kasimirski'.ıiin hazırladığı seçkin

    ı . o • sözcükte de gösterildiği gibi, sözcük (yani halketme kelimesil orijinal anlamıyla !

  • A. K. BiLGiSEVEN : TÜRK - iSLAM FELSEFESi

    nızca eyleme işarette bulunmakta ve ona eşlik eden «boyut-şekil-oran» fikrinin çevirisini :yapamamaktadırlar» 19• . . .

    İşte, bütün bu sebepierden ötürü, insanın çeşitli marhaleler-den geçirilerek halkeclildiğini belirten NUH SURESi'nin 17. aya-tinden de anlaşılacağı gibi, türün gelişmesı s_afhalş.r halinde ol-maktadır. Maurice Bucaille bu konuda önem taşıyan iki ayet-ten bahseder. Bunlardan birincisi İNSAN SURESi'nin 28.ci aya-tidir ve bu ayette şöyle denilmektedir: «Biz onları yarattık, bağlarını sıkıca bağladık (vücut parçalannı birbirine sıkı sıkıya b.ağladıkl dilediğimiz zaman onları benzerıeriyle değiştiririz.» İkinci ayet ise EN'AM SURESi'nin 133.cü ayeti~. Aye~te şöyle buyurulmuştur: «Dilerse sizi götürür, sizi nasıl başka bir top-luh,ığun soyundan yarattı ise, sizden sonra d,a dilediğini sizin ye-rinize getirir». 211• •

    Maurice Bucaille ·bu ayetlerin de evrim hakikatini .dile ge-tirdiğim. belirtir. O'na göre «Eski yerumcular bu ayetlerde her-şeyden önce Alla.hın günahkar .topluluklara· verdiği cezayı gör-müşlerdir. Genelde bu, öncelikle vurgulanan diril yöndür. Ama açikça ortaya konan maddi bir gerçek te vardır. (Büyüklükl~ri belirtilmiyen) çeşitli topluluklar silinip gitmekte ve belli bir dö-nemde, yerlerini başka halkların soylarından gelen belli bir

    · insan topluluğu .almakta

  • TORK DONYASI ARAŞTIRMALARI Haziran . 1986

    bütünüyle doyuruyordu bu. Onlar ikendi yorumlanyla kita;b'ın temel amacını algılıyorlardı. Herhangi bir kutsal kitabin birincil görevi· olarak insana Allahın kudretini anlamada. yardımcı ol-maktı ·bu amaç. Kur'an metninin gerçek anlamını ortaya çıkar:·· makla ek bir yardınıı da bilim yapmış oluyor . .A;ynı zamand~ iki-si arasında tani bir uygunlıJğıin bulunduğl,ı. da açığa çıkıyor. Ar·· . tık, insanın çağlar boyu geçirdiği dönüşümler konusunda kur'-ani ifadelerle. nitelikleri belli yönlerden bu gürikü insanınkilerden farklı olan en '·ilk insan biçimleriyle ilgili Paleontoloji'nin kesinleşmiş vetileri arasında çelişkiler l;ıulamıyciruz. Milyonlar-ca yıl öncesine uzanan fosilleşntiş insan biçimlei:'i CÖStrolopi-tekus), daha az eski ·biçiiİıler Cıoo.ooo .:yıl kadar önce. yaşamış olan Naanderthal İnsan gibD ve pratik düzlemde kendilerinden bizP:n türilinüzün evrimleştiği C4o.ooo yıl kadar önce ortaya çık:ını.ş bu1unan Homo-Sapiens) daha sonraki biçimlerle CCro-Mag-non insan gibD ilgili olarak sözü edilen gerçekleri hatırda tut-malıyız. Bununla birljkte, insan kalıntılaniı.ın bulunamayaşından dolayı ·bilgimizde boşluklar vardır. İlgili duruma bağlı ola-

    . rak, milyonlar, yüzbinler veya onbinlerce yıllarla hesaplanabi-· ıecek dönemleri etkilemektedir bu boşlı.ıl~lar. Bu -~ öncesi zamanlarda dünya üze$deki insan nüfusunun çok az olduğu gerçeği Ne belki b-q. boşl~ara bir açıkia:ma getirilebilir. Şu · ka-dar ki, bulunan ve insana ait oldUklan kabul edilen kalıntılar kuşk.us·uz insanla ilgijidir. Buna, ilkel olmakla birlikte, zeka. ve aletler şeltillendirebil.riıe kapasitesi sergil~yen varhldarın ünin:Ü olduğuna !lruşku duy:ulınay~ bit endüt~ izleri.niı:lı:>ulunma,sı tanıklık etmektedir. Bu günkü insanın, ikş.J.mtılan son zaman-larda ortaya ç~arılan uiıln zaman önce yaşamış insan biçimle-riyle bütün bütüne aynı olmadığıİlı göstşren ·red ed.ilm,ez delil-' ler !karşısındayız. Bu değişimleri, Kitab.:ı Mukaddes CYani İN- · Ctt.l özellikle anmaz iken, Kur'an onların insanın yaratılışından sonra meydana geldiğini söyler» 22•

    o halde, evrim 'konusunda ilimle islamiyet tam bir uyum ha-l:indedir. Ne var iJP evri:ıppı niteliği ve tarifi bakımından hş.lk

    , efka.nn:ı.n yeterince ~ğa kavuşturulduğunu ileri. sürebilecek · durumda değiliz. Açlklığın C vuzuhun) sağlanamadığı noktalar-dan bir.iı çeşitli ırkların dış görünüş, deri rengir ve iskelet farklı-

    \ . . 22 Maurice BucaJI~, Aynı ~r, sf. 272-273.

    ":"':"140-

    ......,;,:......;__~-----~ •. -· --'-"=-----

  • A. k BiLGISEVEN : TORK - ISLAM FELSEFESi ·

    lıkları .konusudur. Özellikle deri rengi konusunda fosillerin ye-terli intiba veı:emiyecekleri bellidir . . O halde bu faı:klılıkların or.-taya Çıkışı konusundaki bilgilerimizde boşluklar vş.rdır.

    Mabel Cook COLE ve Fay· Cooper CODE, ırkı şöyle tarif etmektedirler:

    lrk terimi, kendilerini diğer insanlardan ayırt ettiren belir--li müşterek vasıflara sahip olalı bir grup halk, anlamına gelir» ~Aynı kimseler, · insan nev:'inin tarihçesini ele alan eserlerinde Devris'in, ferdi .·Çeşiilenmelerde CvariationsJ ilaveten ·sık sık, zUrıiyetin heps1 tarafııi.dan· değil, fakat bazılan.n,ca tevaıjis ·edil-.mekle or.taya çıkan ani ve ra~a.ı. değişikliik).eri keşfetrn.iş oldu-. ğunu söz konusu ederek. şu aydınlatıCı bilgileri vermektedir ler: «Hepimiz biliriz ki, eğer kendim,izi güneş ışığına maruz biraka-cak olursak esmer .de~en daha koyu cild rengine -sahip ol\).ruz. Keza tropik bölgelerinde yaşa.dığunız taktirde de. esmerleşiriz. B1.ı-'renk, kan dolaşıınına belirli bazı ifrazat hücrelerine akıtılan melanin is:Lmli bir madde tarafından sağlanır. Bu niadde, derinin

    · iıki tabakası arasında taşınır ve depolanır. Daha . sonra bunun üzerine ışığın nüfliz etmesi es.merleşme sonucunu .veıjr. AVJ"Uo- · panın ve kuzey Amerikanın biİ'çok . ikısımla.rında esmerleşıne sü-

    . r~si yaz aylanna inbiS!=tr etmektedir ve sistem hiç bir büyük zor-lamaya maruz kalmış değildir. Fakat esmerleşmeye daima ihti-yaç duyulan tropiklerde, boya maddesinin serbest bırakılınasını gerektiren organlar üz~rin.e d~vamlı· bir a:kım vardır. Netice iti-bariyle beyaz tenli bir çok ·ınsanlar kısa bir zaman iÇinde tre-pikleri ter.k etlneğe veya · büyük· fiziki rahatsızlıklardan ıstırap çekmeğe; ıya da ölmeğe mecbur kalmaktadırlar. KU:Zey Hindistan Hiİıdu'ları renk'ten başka her-hususta Akdeniz bölgesi halkına çok be~eyen tam manasıyla tipik 'kafkasyalılardır CCaucasi-ans) . Açıkça gözükmektedir ki. bUnlar bir zamanlar Hindistan'ın kuzeyinde yaşıyariardı ve daha açık renkte idiler. Gimeye doğru geldikçe tamamen esmerleştiler. Netice .itibariyle bu du~ ·halkın b1r kısmına o kadar kuvvetli menfi tesir yaptı ki, bunlar.· öldüler veya zü,rriyetsiz kaldılar. Hay~tta kalanlar arasmda pek çok-mutasyon bereyan ettiğini düŞünebiliriz. B~zılan men.ii ola-rak etkilendiler ve hayatta kalınağı başaramadılar. Bazıları ne iyi

    . 23 · Mabel Cook COLE, Faye Cooper ·coLE, (The Story Of Man), Cvneo Press, Üni-xersity of K11owledge i!"c· Chica~o, 1940, sf. 77. .

    ...:._ 141'-

    .. 1

  • TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI Haziran 1986

    ne de kötü durumda olduklanndan nüfusun bir kısmını teşkil edebildiler. Muhtemelen halkın bazılan ise menfi etkiye maruz kalmayacaklan şekilde gerekli rengi sağlayan daha yeterli if:_ :r:azat gud~elerine sahip çocuklar dünyaya getirdiler. Bu duru-mun Hindu'lann esmer tenlerini izah ettiği açıktır.

    Paleolitik zamanın sonlannda beşeriyetın küçük göçebe gruplar veya zümreler içinde yaşadıklarını görmüş ve aynı za-manda büyük iklim değişmeleıini de tesbit etmiş bulunuyoruz. Şüphesiz, şimdi bildi-ğimiz gibi, o zamanlar, birçok tevarüs vari-asyonlan veya ·mu tasyonlar cereyaİı. ediyordu: Fakat insan, özel-lıkleri tevarüs ettirecek veya grupun içinden evlenmelerin ce-reyan etmesini gerektirece-k :kadar küçük gn.lplann içinde .yaşıyordu ve böylece, herhangi bir . şekilde tevarüs ediİeİı. değişiikli.k~ ler daha sonraki zamanlarm daha· büyük c~maatlerinde oldu-ğundan çok daha kolaylıkla yerleşiyordu» 24•

    Burada küçük grup tabirinin iklan olarak ;yorumlanması mümkün değildir. ÇÜnkü ldan, aynı toteme bağlı olanlarm aynı kandan geldikleri farzedilen ve toteme tapudığı için de içeriden ev~ennielerin yasak ecilldiği bir gruptur. O halde,- COLE'lerin tarif ettikleri küçük grupun, ·hiç değilse bir kaç k.lanı içine ala- · cak kadar ·büyük olduğunu, fakat günümüz~ topluluklarına ikıyaslar :küçük sayılması gerektiğini ifa_de edebiJ.i!iz.

    . . Hepsi de Homo-Sapiens atalardan geldikleri için menşede

    ıp özellikleri müşterek olan ve zeka ve organik yapı özellikleri ı:ı,çısından aralannda farklar bulurumyan çeşitl_i insan gruplan- - . run yer değiştirerek çevre şartlarına uymak zorunda kalan tali gruplar olu.şturduklannı ifade edebiliriz. Deri· rengi ve· bunun-la birlikte müşahede eelilen diğer özellikleri dikkate alındığı taktirde beyaz, san ve siyah ırklarm varlığı söz .. :konusu. eclile-

    . bilir ... i[)erisi açık ya da çok açık san ile az ya da çok ba:k)r ren-gi (yalancı kızıl) arasında değişiklik gösteren san derili grupUl:F, çok özgün ve evrim geçirmiş öze~deri vardır, 25 •

    . Bu izahlar Kur'anda yer alan Irı.esajlara uygundur. EL İiN- . Ş1KAK SUR.EStnin 19 .. cu ayetinqe evrim g~rçeği açıkça vurgu- . lanmışt~: .. siz (ey in-sanlar) hiç şüphesiz o halden bu hale bine-

    :N M._C. COLE ve F. C. COLE, Aym eser, sf. 83-84.

    ıs Alfa·~ti'k Genel Kıi.Htür Ansiidoped'isi, . Sayı: 5 Gelişim Yayınları, sf. 1916.

    ~ 142-

    · ·-·---~ ·.

  • A. K. BiLGiSEVEN : TÜRK - iSLAM . FELSEFESi

    c~ksiniz., Aynı surenin 20.ci a;yetinde i:se bu gerçeğe inanm~yan·Iara şu soru yöneltilir: «Öyleyse ·onlara ne (oluyor> ki iman et-miyorlardı?» 26• Kur'anefa ümmet kelimesi de inanç grubu olarak kullanılmıştır. Mesela BAKARA StJRESıİ'nin 213. cü ayetinde ümmet, bir peygambere iman edenler grubu olarak tarif edil-~şfu. .

    «İı;ısanlar b:\r tek ümmet idi» denilmiş ve ·Aye~in ·son kısımlannda din'de . ihtilafa düştükleri belir}:.ilmiştlı·. YUNUS S~Sİ'nin 19. ayetinde de şöyle buyurulmuştur: .. insanlar bir tek üİnmetten başka (birşey) değildi. Sonra ihtilafa düştüler». Ay-nı sürenin 47, ayetinde· de «Her fup.metin bir peyga.riıberi var-dır» buyurulur. EL HİOR SURESİ'nin 98: ayeti ise şöyledir: o:Al-lah dilese:ydi hepinizi bir üınmet yapaidı. Şu kadar -~i, o, kimi dilerse onı.i sapıldıkta bırakır, kimi de diler~e onu hidayete ile-tir.•. · . · -

    Görülüyor ki . Kur'arrda ümmet kelimesi başlangıçta tek · bir grup ·halinde halkedilme durumunu düşündürecek nitelikte de-ğildir. Gerçi insaniann topluca (grup halinde) yaratıldıldarı ba-zı ayetlerde· vurgulanmıştır. Fakat düny

  • ..

    TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI Hazira!l 1986

    ti okuyabiliriz: «Allahın gökten bir su indirdiğini ve işte onunla nevileri başka başka meyveler CbirtiripJ çı!kardığıınızı göriiiedin mi? Dağlardaİı da beyaz beyaz, kırmızı kırmızı, re~eri çeşitli ve kuzgunt siyah yollar C yaptık, 27•

    Burada (yaptık) kelimesi terc~e ilavesidfr. Yoksa tam bir tercüme .(veya ayetin 'ilk ifadesinin mantlki devamı> «Çıkardık,. olmalıdır: Dağlardan çıkan .Yol topraktan başlıyan evrim yolu-dur ve ayet böyle yorumJandığı taktirde. çeşitli renklerdeki ırk-· ların daha başlangıçtan itibaren kendi evrim yollar_ında 'kendi çeyre şartıanna göre ;i.lerledikleri ifade edilebilir. Ayet kırmızı yolların çeşitli nüans'lan olduğunu Ckoyu ve açık sa11: ten. renk-lerini düşÜndürecek şekilde) vurgulam.aktadır . .Ayetin bu şekilde yôrumıanmasının doğru o4zıa.yacağını öne sfu~nler bu1uİıabi·lir. Fakat onlar, canlılardan bahseden iki ayetin

  • .. A. K. BiLGISEVEN : TÜRK - iSLAM FELSEFESi

    Şimdiye kadar bulunan birçok ilmi gerçekler bizim dinimi-zin hükümlerini doğrula.mıştır. Eğer o:ilim ayrı şeydir, din ayrı şeydir» ·diyenler olursa, onlaraderiz ki; bu söz, İslamiyetten başka ~er için geçerlidir. İslamiyet ise bütün dinleriıı doğruladağı bir. tevdit mesajı get~iştir. Bu TEK V ARı;.IK mesajını bü-tün realiteler için geçerli bir genel kaziye olara:k kabul edip de buı:i.a göre. kuracağımız fara,ziyeleri tahrik etme;ırten bi.ze hiç bir zarar gelm~z. Bila'k.is fayda gelir. Hristiyanlığın ve Museyiliğin )Jöyle bir mesajı olmadığı için onlara göre elbette din ayrı, ilin;ı ayrıdır ve böyle olmalıdır. Fakat bizim dinim.lzin ana kaziyasi h er zaman ~imlerle doğrulandığuıa göre bi~ yaratılış meselesin-de de Hıist1yanlığın v~ Museviliğin CAdem-Havva efsanesi gibi> efsanelerine kapılaca.ık yerde: Kur'anın açık açık ayetlerinde bil-dirilen gerçeklerin ispatı ·için şevkle ve aşkla ilmi araştırmalara giriŞmeliyiz. Bu hareket tarzını tavsiye edişimize itiraz edenler

    · bulunabilir ve onlar Kur'andaki bazı· ifadeleriiı. şimdiye kadar · doğrUlanmış olmasının bu__ndan sonra da kur' anın doğrulana.Cağına bir garanti teşkil etmediğini öne ~üre'Qilirler. Bu biç de sağ.lam bir itiraz sayılamaz. Çünkü ilmi -kanunlannda-her zani~ geç~rli olacağına dair hiç· bir garantimiz mevcut değildir. ;.rum ada~ı kaiiıatın dün ve bugüri. olduğı.;ı. gibi, yarın da a:ynı ka~Unlan ortaya koyarak devam edeceğille ina.nmaz. O sadece de.va.m ~eyeceği.D,e dair bir sebebe sahip değildir. Eğer olaylar onu tekzip eders~ faraziıyesini geri alınağa .~a hazırdı.T» ~.

    Kur'anın bir çok ifadeleıi de şimdiye ~{adar ilmi hıiluşlarla doğrula-mnıŞtır. Şimdiden sonra da doğrulanacağından şüphe· etmemizi gerektirecek hiç ·bir sebep mevcut değildir. Yeter ki, ayef;1.erin tercüme ve yorumlan doğru olarak yapılmış olsun. Bu taktirde bu ifade.lerin :ilri:ı.i gerçeklerle bağdaştığını ve ilimlerin.

    · herbirinin kendi sahasmde, Kur'anın m~sajını doğruladığını gö-r~n müminler (yine Kur'anda yer ş.lan bir ifade ile) o:Basiyı-et üzre iman»a. u1aşnuş olaca;klardır. Zaten Kiır'anda, bilenle bil-ı:nzyen'in ·asla bir olmayacağı ifade puyurulmuştur:

    !slaıniyetin mümtaz özelliği «TEK V ARIJK» anlamı~da bir tavbit mesajını getirmesinden ve böylece kain~ttaki harmoni'yi

    • • o •

    .. - - ---...-..---, 29 JOHN HiCK, ·(FAITH and KNOWLEDGE) - A MODERN .PROCUDTION TO THE

    PROBLEM OF. RELIGIOUS KNOWLEDGE, Cornell University Press.- New YÖrk, 1957. sf. 68. .

  • TORK oüı.J-YASI ARAŞTIRMALARI ~hıziran 1986

    en sağlam bir temele dayandımuş olmasından ka)ma.klanmakta-dır. Bunun içindir Jii, batı a.ıemi iliınıerde ilerl~yerek her ilim· tevhidin doğruluğunu ispatlarken, bu ispatlarm İsla.nıiyeti yü-cBlttiğini anlayaıriayacaık kadar Kur' anın tercüme· ve yorumunu · yer yer yozlaştıran İslam ~lemi, kendi kültür hazinesini bir ini-rasyedi savurganlığıyla hed~r etmekt~ diyebilir . .

    Halbuki İslam Peygamberi, getirdi·ği mesajla bütün İslam gençliğini ilim yapınağa ve böylece İslamın şanını ~üceltmeğe çağırmış buhinınaktadır. Kur'an bu çağnyı sık sı:k tekrarladığı iç.indir ki, dünya ilimleri ledün ilmine ve başiyret üzre imana insanlan ulaştıran en doğru yollardıı·. Her ilmi ispat aynı za-manda tevhit denilen ana kanunun doğruluğu.ıi.u görebilmemize yarayan ·bir ışık yakmakta ve alim, islam peygamberini (bilerek veya bilmiyerek) .methetmiş olmaktadır. Böylece bütün ilim-ler, islam peygamberinin Ahmed'lik . . vasfını açığa Çıkarmaktadır. Acaba bu ilmi ispatlar daha· ziya-de Hristiyan aleminde yapıldığı için mi, İslam peygamberiııin · İncil'deki adı Ahmed'dir? ·Fakat, o, ayı:iı zarri.a.nda Mahmud'luk CEn iyi ahlal{a 'ulaşmışlık> vasfının da sahib!dir. Çünkü getirdiği mesaj. insanlan · en iyi iosyalleşme seviyesine yÜkseltebilı?cek bir sosyal ·iliın gerçeğini ulunma·ksızın kullanılan «Ü», «U», ulıo, •ı• gibi harfler cveıo kelimesin,i ifade ederler .

    .. ....:,:146-

    - · -·~· ·- !_ .~